×

2 Yetişkin 2 çocuk Belçika ve Hollanda gezisi

2 Yetişkin 2 çocuk Belçika ve Hollanda gezisi

● Merhabalar. Keyifle okumanız dileğiyle. 2024 yılının Mart ayında 2 yetişkin 2 çocuk olarak gerçekleştirdiğimiz Belçika&Hollanda seyahatimiz ile ilgili fotoğrafları ve hikayemizi paylaşmak istiyorum. Çok sayıda fotoğraf çektik ama sıkmamak için hepsini koymuyorum. Umarım bu bölgeye gitmek isteyen insanlara faydası olur.
● Yanılmıyorsam 9 günlük ara tatilde Charleroi Havalimana inmiştik. Charleroi Havalimanı’na inmek biraz problem çünkü Brüksel’e baya uzak bir nokta. Herkes genelde Flibco’nun 20 euro luk otobüslerini tercih ediyor ama çocuklara da tam ücret talep ettikleri için ve vakit sorunumuz olmadığı için biz daha önce de grupta paylaşıldığı üzere havalimanından 20-30 dkda bir kalkan TEC firmasına(sarı otobüsler) ait A3 nolu otobüsle kişibaşı (6 yaş altı çocuktan alınmıyor) 6 euro verip Luttre istasyonuna birkaç dakikada gittik. Uygulama yüklersenirz 6 euro idi bu arada, şöföre ödeme yaparsanız 10 euro alınıyordu sanırım. Oradan da otelimizin(Meininger) yakınında yer aldığı Brüksel Midi tren istasyonu’na kişibaşı 8-9 euro(çocuklar hariç) vererek ulaştık ve otele verdik. Brüksel Midi de Central gibi büyük bir istasyon ve aktarmalar yapılıyor. Biz çok kullandık. Otelimiz de iyiydi ancak şehir vergisini nakit ödemek isteyince sorun çıkardılar, gerekçe olarak ta Brüksel’in Nakitsiz Toplum(Cashless Society) projesi kapsamında yer alması nedeniyle birçok noktada nakit ödemelerin olmadığını söylediler. Müzelerde de aynı sorunu yaşadık maalesef. O yüzden Brüksel’de pek nakdinize güvenmeyin.
● Brüksel tam bir müzeler şehri. Öyle ki şehirdeki müzeleri gezmek için Brüksel Pass almak zorunda kaldık. Günlük olanı 30, 2 günlük olanı 40 euro civarındaydı. İlave ücret vererek sınırsız toplu taşımadan da yararlandıran seçenekleri mevcut. Sitesinde inceleyebilirsiniz. Bir güne kesinlikle sığmıyor eğer müze tutkunuysanız. Zafer Takı’nın yanındaki Askeri Tarih Müzesi ve karşısındaki Otomobil Müzesi’ni hakkını vererek gezmek istersiniz zaten 2si bile 1 gün sürer. Askeri Tarih Müzesi’ne bayıldık, bazı anektotlar hariç. Afrika’da elmas çıkarma çalışmaları sırasında oradaki aslında kendi milletlerine ait elması çaldığını! düşündükleri çocukların elini kestirmekle ünlenen Kral 2. Leopold’ün kişisel eşyaları ve bisikletini de maalesef müzede görüyorsunuz. Hayat çok garip; Batı toplumlarının bile cani olarak gördüğü bu adam Belçikalılar nezdinde hala bir kahraman. Merak edenler için hikayesini bırakıyorum.

● Kanlı Elmas filmini hatırlarsınız tam olarak konusu bu değil ama benim aklıma hikaye başlığı nedeniyle müzede bu film gelmişti. Ayrıca 2. Dünya Savaşında savaşta kullanılan zaiyat alan/almayan tank,top,tüfek,uçakları görüyorsunuz müzede. Sanırım Türklerle ilgili de minik bir köşe vardı.
● Ben Belçika müzelerini çok beğendim bu arada. Çok iyi biliyorlar bu işi. Düşünün çoğunuz Brüksel’e gitti ve patates aşığı bir toplum olduğunu biliyor. Gerçekten de patates kızartmaları ve sosları bir efsane. Peki, size müzede savaştan kaçan Belçikalı bir ailenin bagajında en tepede patates dilimleme makinasını gösteren ve içindeki aileyi betimleyen bir maket araç olduğunu söylesem? Evet gerçekten öyle. Savaştan kaçarken alabildikleri herşeyi alıyorlar ve en son patates dilimleme makinasını unutmuyorlar. O kadar önemli bu toplum için patates. Ayrıca oğlumun Dinozor tutkusu yüzünden Doğal Bilimler Müzesi’ni de gezdik. Çocuklu aileler için tavsiye ederim. Tek üzüntüm muhteşem Tren Müzesi’ni gezememek olmuştu. Siz vaktiniz varsa burayı ve AB binasını da gezebilirsiniz. Coudenberg yeraltı sarayını da tavsiye ederim görülmeye değerdi. Müzik Enstrümanları Müzesi’ni de kılpayı kaçırdık ve üzüldük.
● Onun dışında Manneken Pis, daha az biline hanım versiyonu Jeanneke Pis, Belediye Binası(akşamları önünde güzel etkinlikler oluyor sanırım) ve Meydanı, Meryem Ana Kilisesi(yanında bir pazarı gibi bir pazar kuruluyor bazı günler), Kraliyet Galerisi görülmeye değer yerleri. Ayrıca Atomium’a da gidemedik. Bir dahaki sefere diyelim kısmetse.
● Gelelim yemeklerine. Biz Chez Leon adında tarihi restoranlarına rezervasyonla gittik ve dışarıda romantik bir yağmur yağarken keyifli bir ortamda keyifli bir yemek yedik. Deniz mahsulleri ağırlıklı bir yemek yedik. Yanılmıyorsam dana eti ağırlıklı bir yemeklerini de tadıp beğenmiştik. Tavsiye edebilirim. Sadece ambiyansı için bile gidilir ama rezervasyonsuz yer bulmanız çok zor. Onun dışında tavşan yemeyi de seven bir millet, deneyebilirsiniz. Patates kızartmaları efsane, Manneken Pis te fotoğraf çektirdikten sonra Belediye Meydanı’na giderken sağdaki meşhur patatesçi gayet güzeldi. Ayrıca Manneken Pis’in karşısındaki butük çikolatacıda hayatımızın en güzel çikolatalarını yedik ama pahalıydı gerçekten,değer mi değer. Waffle konusunda da iyiler. Biz hem mekanda hem sokakta yedik gayet güzeldi. Sonuç olarak, Brüksel’i biraz bizim Ankara tadında beklerken müzeleriyle,sokaklarıyla,mimarisiyle beklentimizin üstünde bulduk. Müze gezecekseniz en az 2 gün lazım. 3 gün tam yeter. Gezmeyecekseniz, şöyle bir Mannaken Pis göreyim, waffle çikolata yiyeyim derseniz 1 gün bile yetebilir.
● Sonraki durağımız önce Gent sonra Brugge oldu. Genelde Brugge’a niyetlenenler Gent’i atlamak gibi bir hata yapıyorlar ki bana göre de çok yanlış. Sabah erken kalkıp sabah öğleye Gent’i, ikindi ve akşama da Brugge’u sıkıştırmak ta çoğu insanı tatmin edebilir. Gent Ortaçağ’da olunduğu hissiyatını fazlasıyla veriyor ve Brugge un ünlü kanallarından burada da çok sayıda var. Ben kıyaslama yapamam ama iki şehri de ziyadesiyle beğendik. Brüksel’den Gent trenle yarım saat, oradan da Brugge yine trenle yarım saat. İkisi de muhteşem ve huzurlu yerler. Gece gündüz sıcaklık farkı gibi, gündüz insan seli olan sokaklar hava kararınca nasıl oluyor da sessizliğe bürünüyor gidince göreceksiniz. Belçikal tren şirketi uygulaması(SNCB-çok pratik) ya da tren istasyonlarındaki kiosklardan rahatlıkla bilet alabiliiyorsunuz. Bu arada maalesef çok sayıda evsiz gördük Belçika’da çoğu Avrupa şehrinde olduğu gibi.
● Brüksel maceramızı tamamladıktan sonra 2 saatlik bir yolculuk ile Amsterdam’a geçtik. Çoğu insana sorsanız Avrupa’da en beğendiğim şehir Roma-Paris vs diyebilir ancak benim tartışmasız açıkara beğendiğim şehir Amsterdam oldu. Bunun sebepleri arasında en belirgini insanların daima tebessüm etmeleri oldu. Zaten birçok araştırmada Amsterdam Avrupa’nın en mutlu şehirleri arasında sayılır. Çok sayıda ülke gördüğüm halde, üstelik Almanlarla da soybağı oldukları halde, bu kadar toleranslı, hatanızı hoşgören, espritüel insanlar görmedim. Tabi ki içlerinde az sayıda aksi insana da denk geldik ama nerede yoklar ki. Genel olarak kabul edin söylediklerimi. Adamın metroda ayağına basıyorsun “sorry” diyor, uyarı yapılacaksa Almanlar gibi serte yakın bir mizaçla değil kibarca-rencide etmeden yapıyorlar. Almanya seyahatimden sonra bunu bir kere daha anladım. Ayrıca bu kadar geniş bir alana yayılmış bir şehrin nüfusunun 1.000.000 bile olmaması ve çoğu insanın şehre yakın ama doğa içinde yaşaması da çok hoştu. Onun dışında çok pahalı bir şehir, konaklama bilhassa çok pahalıydı. Bu yüzden Europarcs Spaarnwoude adlı bir tesiste kaldık. Doğa içinde nehir kenarında mükemmel bir yerdi. Üstelik prefabrik bir villada kaldık ve doğal bir spası bile vardı ama vakit yokluğundan faydalanamadık. Tavsiye edebilirim. Yayan 15 dk orman içinden yürüşle trene ulaşım, oradan da bir trenle 15 dk Amsterdam Centraal. Bu arada biz maaile(5 kişiye kadar alabiliyorsunuz) günlük 25 euro sınırsız ulaşım bileti aldık ve onu kullandık uzak noktalara erişim için. Ancak, Amsterdam’ın biraz dışında geçmiyor bu sınırsız ulaşım kartı, Google Haritalar’da farklı renkle gösteriliyor ya da şehir ulaşım haritasından görebilirsiniz. Amsterdam Merkez için ayıracağınız günde buna zaten gerek yok her yere yayan erişiyorsunuz, ancak Vondelpark ve müzeler bölgesine ya da biraz dışarıda yer alan otelinize gitmek isterseniz toplu taşıma şart. Uber ve Bolt’u da kullandık arada.
● Ben bir yeri gezerken eksileri artıları ile değerlendirmeyi severim. Hollandalılar’ı her ne kadar genel anlamda beğensem de malum RedLight bölgesi ve çevresindeki yasal fuhuş, esrar serbestisi vs ile LGBT propagandasını(yaya geçidinden kamu binalarına,toplu taşımaya her taraf gökkuşağı sembolleri ile dolu) bu kadar gözünüzün içine sokmalarını hoş karşılamadım. Öyle ki gidenler bilir esrar kokusundan yürünemez oluyor sokaklar bazı bölgelerde. Ancak, merkez bölgesi hariç bu duruma şahit olmuyorsunuz. Tabi ülkemizde uyuşturucu yasak olsa bile maalesef okullara indiğini bile duyduğumuz için yasal olarak kullanımı kısıtlı da olsa serbest olan bu topraklarda asayiş olaylarının pek bizim ki kadar yoğun olmadığını duymuştum ve bizzat ta şahit oldum.
● Amsterdam da bana göre bir müzeler ve bisiklet şehri. Öyle ki bisikletliler yayalardan bile üstün ve kesinlikle yaya gördüğünde durmuyorlar. Amsterdam Pass uygulaması şehir gibi son derece pahalı olduğu için sadece hedef müzeleri gezmenizde fayda var. Van Gogh müzesi gibi örneğin. Müzeler haricinde Vondelpark, Dam meydanı, Çiçek Pazarı, Amsterdam Centraal civarı görülmesi gereken yerler. Albert Heijn marketler zinciri kahvaltılığımız,atıştırmalıklarımız için vazgeçilmezimiz oldu ve canımız kahve çektiğinde hep 1 euro vererek envai çeşit kahve içtik. Ancak anladım ki marketleri biraz bizim usül çalışıyor, Amsterdam Centraal tren garındaki suyun fiyatı ile çarşıdaki suyun fiyatı arasında dağlar kadar fark vardı. Tren garındaki çok pahalıydı.
● Yemek kültürü pek göremedim. Patates yine her köşebaşının baş aktörü. Ama Belçika kadar iyi yapamıyorlar bence. Çok restoran aramayın, mesela bir Arjantin restoranına girdik, 100 euro ya yakın ödeme yaptık, sert sert etleri kemirmek zorunda kaldık. Amsterdam sadece Amsterdam’dan ibaret değil bu arada. Amsterdam merkez için müzeli bir program bana göre en az 3 gün gerektirir. Bir araç kiralayarak 1-2 günde de Edam&Marken&Volendam&Zaandam&Zaanse Schans köylerini,kasabalarını,bölgelerini gezebilirsiniz ki gezmekte de fayda var. Ancak toplu taşıma ile çok zaman kaybedeceğiniz aşikar. Vaktiniz varsa ekstra olarak Gouda&Harlem de gezilmeye değer sanırım. Buraları gezince anlıyorsunuz ki ne yapıyorlarsa düzgün yapıyorlar bu hayatta. Edam bildiğiniz üzere peynirleri ile meşhur ve dünyaya pazarlamasını çok iyi yapıyorlar oysa ki biz peynir zengini ülke olarak sadece Amsterdam’ın yanına bile yaklaşamıyoruz. Edam’da ayrıca kafeler çok keyifli ve tereyağlı kurabiyelerine bayıldık. Marken ise çok küçük bir balıkçı kasabası ve görülmeye değer. Volendam ise balıklarıyla meşhur bir kuzey denizi kasabası. Kesinlikle ucuza kaliteli balık,karides,kalamar yiyebiliyorsunuz. De Haven ayak üstü kaliteli balık yenilen bir yer. Ekmek arası salamura çiğ balıkları efsaneydi. Fiyatlar 5-6 euro bandında.
● Gelelim sözün bittiği yere. Bir yanda bataklığı Cennet’e çeviren Hollanda, bir yanda cennet ülkeyi cehenneme çevirmek için elimizden geleni yapan biz. Bir yanda Kuzey Denizinin taptaze ürünlerini,jumbo karideslerini 5-6 euro ya satan elin gavuru!, bir yanda küçücük karideslerin küçücük porsiyonunu 15-20 euroya satan biz. Bir yanda Lale Devri’ndeTürkiye’den el aldığı laleyi dünyaya pazarlayıp devasa gelirler elde eden Hollanda, bir yanda Lale Devri’ndeki gösteriş zihniyetini asırlar geçtiği halde terkedemeyen biz. Bir yanda “gülmek sadakadır” anlayışından gelen biz olduğumuz halde zengini-fakiri mutsuz olan bir toplum, diğer yanda aç-kapa artema tadında dengesiz bir havası olan Hollanda ve mutlu insanları. Amacım kesinlikle siyaset değil, toplumumuzun her kesiminde maalesef bu huylar var. Umarım düzelir. Akif’in de dediği gibi “Dinleri var İşimiz gibi, İşleri var Dinimiz gibi”…
● Çok güzel, çok akıcı ve bilgilendirici anlatımınız için teşekkürler.Her fotoğrafın altına da açıklama yazmanız çok güzel. İyi günler,gezilerinizin tekrarı bol olsun.
● teşekkür ederim.
● Yazınızı sonuna kadar okudum. Detaylı güzel bir yazı olmuş.
● Brüksel’de evet patates kızartması çok ünlü ama bir o kadar Belçika çikolatası ve Belçika birası ile ünlüdür bir de geleneksel yemek tencerede sundukları midyedir.
● Brükselin parkları ve en şık caddesi olan Avenue Louise ve üzerindeki pasajlar ünlüdür.
● Amsterdam’da şehrin en önemli müzesi Rijksmuseum dan ve Anne Frank müzesinden hiç bahsetmemişsiniz.
● Şehrin en turistik yerlerinden biri de ünlü red light sokağıdır.
● Amsterdam’da turist tuzağı denilen Arjantin lokantalarından özellikle uzak durmak lazım, çoğunun sahibi ortadoğuludur…
● evet doğru söylüyorsunuz ama genel olarak bunları belirttim. Deniz Mahsulleri zaten bol miktarda var. Amsterdam’da ise müzeler bölgesi olarak bahsettim. Daha detaylı yazabilirdim haklısınız. Biraz geçmişte kaldığı için akıldan çıkıyor ufak ufak
● Çok güzel bir yazı olmuş.Anlatımınız muhteşem, teşekkürler.Zevkle okudum.Hollandaya daha gitmedim.Yazınız iyi bir rehber olacak.
● Gerçekten güzel yazı olmuş emeğinize sağlık geçtiğimiz haziran başında biz de oradaydık eşim ve oğlumla aynı duygularla ayrıldık “Dinleri var işimiz gibi,işleri var dinimiz gibi’..
● Harikasınız. Nefis bir anlatım olmuş. Gezmiş kadar olsamda aklım kalıyor daha bir gidesim geldi. Tesekkürler
● Süperrr….
● Cok guzel bir anlatım.Çok teşekkurler.Ben de kaydettim.
● Hikaye tadında anlatımınızı keyifle okudum.Detaylar,ulaşımla ilgili bilgiler gezmek isteyenler için oldukça iyi. Teşekkür ederim paylaşımınız için
● Teşekkürler.
● Teşekkürler bilgi ve fotoğraflar için.
● Emeğinize sağlık. Geçen sene ben ve torunlarım ile gezdiğiniz yerleri gezdim. Hatta red light bölgesini de gezdim. Bizdeki bu bölgelerden çok temiz,çok hijyenik ve doğal olduğunu fark ettim. Böyle olunca insanların merakları sönmüş ve doğal havaya bürünmüş. Rehberimize ”buraya gelmeye gerek varmıydı ?”deyince ”zaten turistler daha çok geliyor ”şeklinde cevapladı. Yenş adamlar bir adam bile para kazanıyorlar.
● Emeğinize sağlık, yazıyı kaydettim. Gezi için
● Güzel bilgilendirici bir yazı olmuş gidecek arkadaşlara çok faydası olur
● Yazı böyle olmalı ayrıntılı detaylı çok teşekkür ederim.. hava atmak için değil de insanlar faydalansın mantığıyla yazdığınız için
● Emeğinize sağlık, ne güzel bilgiler
● Bayıldım anlatımınıza.
● Çok güzel anlatmışsınız. Allah içinize sindirsin. Keyifli geziler diliyorum.
● Emeğinize sağlık
● Çok güzel bir gezi yazısı olmuş..
● Bilgilendik, teşekkürler…
● Benzer bir geziyi bizde Haziran da yaptık. Gerçekten gidip görülmesi gereken yerler. Benim de favorim kesinlikle Hollanda ve Hollandalılar. Güler yüzlü ve kibar insanlar. Bir soruyu asla geri çevirmiyor, ya da kaba bir üslup takınmiyorlar. Güzel anlatmışsınız. Son paragrafta yazdıklarınıza da aynen katılıyorum.
● Amsterdam geziniz eksik olmus rijkmuseum devlet muzesini gezmediyseniz buyuk bir kayip unlu hollandali ressamlarin dunya capindaki bilinen butun eserleri bu muzede ayrica amsterdam botanik bahcesi ve amsterdama oldukca yakin monickendam kasabasinida gormenizi tavsiye ederdim Edam-Volendam peynirlerine gelince evet lezzetli marka peynirler ama hoĺlandanin en lezzetli peynirleri bana gore alkmaar sehrinde yapilir hata burda her cuma gunu peynir pazari kurulur hollandada 34 senedir bunun 20 senesi amsterdamda gecmis biri olarak nacizhane tavsiyelerim ayrica cok ayrintili yazmisiniz tebrikler
● Kısıtlı zamanda herşeye vakti yetmiyor insanın. Bir dahaki sefere bıraktığımız yerler var tabiki. Hepsini yazmadım. Amsterdam’a bir daha gelme planımız olduğu için sorun yok. Teşekkür ederim.
● Teşekkürler Brüksel’de yaşayan & Hollanda’ya çok sık giden biri olarak söylediğiniz herşeye katılıyorum, çok güzel anlatmışsınız, çikolata müzesi & Atomium da bir sonraki sefer görecekleriniz olsun, ve Leuven, Antwerp, Dinant, Namur gibi diğer Belçika kentleri de .. Bekleriz
● kısmetse evet isteriz. başkentleri hakkıyla gezelim istediğimiz için diğer şehirlere pek odaklanmadık. teşekkür ederim önerileriniz için.
● merhaba temmuz 4-5 bürükselde olucaz ailemle kalma yeri ayarlamadım henüz Airbnb den bakacaktım bu konuda ve gezi rotası hakkında yardımlarınız olursanız sevinirim.
● Katılıyorum. Amsterdam da adres sorduğumuz kız, bilmediği için defalarca özür diledi nerdeyse ağlayacaktı. İçim parçalandı.

Yorum gönder