×

Orta Asya Gezisi hakkında ayrıntılı bilgiler

Orta Asya Gezisi hakkında ayrıntılı bilgiler

● Orta Asya Gezimizin Ardından : Özbekistan-Kazakistan-Kırgızistan
● 6 Eylül-16 Eylül 2024
● Yedi yıl kadar önce İstanbul’dan Kastamonu’ya otobüs ile seyahat ederken bir arka koltukta çok genç bir Kırgız çift oturuyordu…Kucaklarında bir yaşında yeni yeni yürüyen bir kız çocuğu vardı,üçünün tüm konuşmalarını dikkatle dinledim anlamaya çalıştım Kırgız Türkçesini on saat boyunca…
● Kız çocuğunu sevdim adını sordum;Aylin…
● Kastamonu Üniversitesinde okuyan iki Kırgız öğrenci evlenmiş çocuğu olmuş ve adını bizden bir isim vermişler: Aylin…Üniversitede Hoca olan eşim bu öğrencilerin izlerine ulaştı tanıştık evimize davet ettik ve ülkemizde misafir olan bu soydaşlarımıza elimizden gelen yardımı esirgemedik…Mezun olup ülkelerine dönene kadar ailecek dostluk yaptık bu genç çift ile…Yıllardır davet ediyorlardı bu sene gittik onları ve Orta Asyadaki Ata topraklarımızı görmeye…
● Anadolujet’in Şubat ayındaki uygun fiyatlı kampanyasından Bişkek gidiş-dönüş bileti alıp 6 Eylül’de çıktık yola 5 saat uçuş sonrası ilk durağımız Bişkek Manas Havalimanı idi…İstanbulun 30 derecesinden sonra bozkırın ortasında güneşin bizden üç saat erken battığı Ata toprakları sabah erken saatlerde 12 derecelik soğuk ve çiseleyen bir hava ile karşıladı bizi…
● Uçakta yanımızda oturan Azamat adlı Bişkek Tıp Fakültesi öğrencisi olan Kırgız genç yanımızdan ayrılmadı bizi şehir merkezine kadar götürmek istediğini söyledi beraber bindik 380 nolu minübüse…Bişkekli olan eski dostlarımız Gülira,Daniyar ve Aylin işlerini Kazakistan’ın Almatı şehrinde kurdukları için başka ülkeye göçmüşlerdi zira…
● Biz Azamat ile Ala-Toğ (Ulu-Dağ) meydanında indik Azamat bildiği kırık Türkçe ile Lenin Heykelini,Bağımsızlık meydanını,Manas ve Cengiz Aytmatov heykellerini,milli tarih müzesini gezdirdi bize ve çiseleyen yağmur ve soğuktan ara verip Azamat ile vedalaşıp otelimize gidiş için “yandex go” dan taksi çağırdık…Ülkemizdeki, durmayan,eski,çağdışı ve aşırı pahalı sarı taksilere bir kez daha lanet okuyarak 11 gün boyunca “yandex go” ile gezdik Orta Asya’nın üç ülkesini…Sisteme entegre olan ve araba sahibi olan herkesin yani, doktorun, hemşirenin,öğretmenin,
● polisin,esnafın boş zamanlarında part time taksicilik yapabildiği hızlı,ucuz ve kusursuz(!) çalışan bir sistem…Nereden çağırırsanız çağırın taksi 2-3 dakikada ayağınızın dibinde, üstelik ödeyeceğiniz para sizin telefon ekranınızda yazıyor ve genellikle şehir içleri 2-4 dolar arasında…Aynı taksi sistemine geçen yıl İran’da bile hayran kalmıştık…
● Golden Dragon adlı otelimize üşüdüğümüz için, otele giriş saatinden 4 saat önce gittik fakat bizi o kadar sıcak karşıladılar ki, hakkımız olmadığı halde bizi kahvaltıya davet edip,odaya erken yerleştirdiler…Türkiye’ye ve Türklere olan saygı ve sevgilerine gezdiğimiz üç ülkede de şahit olduk hem gururlandık hem duygulandık…Başkent Bişkek, Sovyet altyapısına sahip geniş cadde ve bulvarları olan iyi planlanmış sakin ve huzurlu bir şehir…Şehrin içinde gökyüzünün gözükmeyeceği kadar bol yeşil alan,park ve orman var…Trafikteki araçlar üç ülkede de modern ve yeni zira vergi alınmadığı için araç satın alınmada çok uygun maliyetler sözkonusu…
● Bişkek’te gittiğimiz Oş ve Dordoy Pazarlarında,at çiftliğinde,sokakta,Ala Arça ulusal parkında vs. her yerde kulağınıza gelen konuşmalarda her cümlede,her kelimede bir Türkçe ses,Türkçe kelime,ek,kök yakalıyor ve pür dikkat kesiliyorsunuz,ben sanki köyümde eski insanların,nenemin dedemin konuşmalarını yakalıyorum gibi duygulara kapıldım biraz zorlayınca iki tarafta anlaşabiliyor ki onlar bizimle diyaloğa çok daha fazla açıklar…Çekik ve yumuk gözlerinin içi sevgi ve hasretle konuşmayı arzuluyor biz Türklerle…
● Deyimler,atasözleri hâlâ benziyor…Sadece “dil” yazılı kaynaklar ile aktarılmadığı için coğrafyalar genişledikçe halklar birbirine uzaklaştıkça harf düşmesi,harf ilavesi olmuş ama biraz kafa yorunca özü yakalıyor kelime kökünü tahmin edebiliyorsunuz…Ben sözel dildeki bu değişikliği ilkokulda oynadığımız “kulaktan kulağa” oyununa benzetiyorum…Sokaktaki zengin bir Kırgız’a “Ensesi Kalın” deyimini kullandım, beni duydu anladı ve dakikalarca gülüp sarıldı bana meğerse onlarda “boynu kalın” şeklinde sıkça kullanıyorlarmış…Dildeki kelimelerin kökleri benzer olduğu için örneğin bir Kırgız yada bir Türk yoğun bir çalışmayla birbirinin dilini bir ayda konuşur hale gelebilir…
● Üç ülkede de hayat yarı yarıya ülkemizden daha ucuz hatta kırmızı et üç kat daha ucuz ama lezzeti üçyüz kat daha fazla,çünkü kırsal yaşam fazla,doğal hayvancılık yapılıyor,iğne,ilaç,hormon ve suni yemi tanımıyorlar, ayrıca çok yaygın at besleme ve at eti tüketimi var yani kırmızı ette seçenek fazla…
● Et olmayan herhangi bir yemek sözkonusu olmadığı gibi etsiz bir öğünleri de yok gibi…
● Kırgızlar öz olarak bize daha yakın fakat resmiyette ve sosyal hayatta tamamen Rus alfabesi kullanıyorlar,Kazaklar ise öz olarak bize Kırgızlardan bir tık daha uzaklar ama hem resmiyette hem sosyal hayatta Kazak alfabesi kullanıyorlar,Almatı sokaklarında bir çok tabelada Türkçe kelime,ek-kök okumak,görmek çok eğlenceli,çok keyif verici,düşündürücü ve tebessüm ettirici olabiliyor…Örneğin teleferikle Tanrı Dağlarına doğru çıkılan en turistik yerlerinin adı “Kok Tepa” (göktepe) anlaşılabiliyor yada şehrin adının mis kokan kırmızı “alma”lardan geldiği…
● Özbeklerin Taşkenti ve Semerkand’ına yataklı otobüsler ile gittik geldik…İlk defa bindiğimiz iki katlı yataklı otobüslerin dizaynı oldukça ilginç,uyumakta mümkün, fiyatları normalin iki katı fakat kesinlikle değiyor…
● Semerkand hem gündüz hem gece büyüleyici…Zamanın bilim yuvası olan Uluğ Bey Rasathanesi,zamanın eğitim kurumları olan medreseler,kadim yapılar ve Dünyanın gördüğü en eski ve en başarılı tıp doktoru olan İbni Sina’nın izleri büyüledi bizi…Mısır’dan sonra büyülendiğimiz ikinci yer Özbekistan oldu…
● Özbekistan hem kendi alfabesini kullanıyor hemde bu üç ülke arasında Türkçemize en yakın dili kullanan ülke…Çünkü Türkiyeye mesafe olarak daha yakın bir coğrafya…
● Dil olarak Türk Dünyasından oran vermem gerekirse bir Özbek’in konuşmalarının %40’ını,
● bir Azeri’nin %80 ini,bir Kırgız’ın %20 sini,bir Kazak’ın %30 unu anlayabildiğimi söyleyebilirim…
● Taşkent çok gelişmiş, şehir merkezi gökdelen dolu,görkemli ve modern bir şehir olmuş…
● “Bes Qozan” da yani “Beş Kazan” da aynı anda binlerce kişi yemek yedik…Gerçekten hamam kubbesi büyüklüğünde, altında devasa odunların yandığı kazanlarda tonlarca et ve pilav pişiyor…İnsan seyrederken bile şaşırıyor,binlerce insanın ortasında boş bulduğumuz bir masaya “bu kalabalıkta bir saate anca gelir” kabullenişi içinde oturduk fakat 5 dakika içinde devasa bir Özbek porseleni içinde,bol sebzeli,bol etli,at pastırmalı,bıldırcın yumurtalı bir tabak geldi ortaya…Yanına da bir ibrik dolusu doğal vişne kompostosu…Pilav tam bir sanat eseri…Devasa kazanın çevresinde 2-3 metrelik küreklerle onlarca insan karıştırarak pişiriyor içinde çeşit çeşit üzümler, kayısılar,
● ince uzun julyen doğranmış rengarenk sebzeler var…
● Almatı da bizim öğrencilerin anne babası bizi Tanrı Dağları’nın eteklerine doğru 2 saat uzaklıkta Kazak çadırlarının olduğu bir yere götürdüler vardığımızda uğlak yani oğlak kesilmiş odunla pişen “gara gazan”a atılmıştı…Bütün Kırgız ve Kazakların inanışına göre hastalanmamak için Eylül ayı içinde oğlak eti yenmeliymiş, “vitamin-vitamin” diyorlar…Gerçekten bu vitamin beni bile şaşırttı,yemek sonrası elime verdikleri dombrayı bir anda videoda görüldüğü gibi çalmaya başladım
● Dağdan dönüşte bu sefer diğer öğrencinin ailesi cafe benzeri, “toy evi”nde proğram hazırlamışlar,beni ve eşimi alkışlatarak Kazak,Kırgız giysileri giydirdiler tepeden tırnağa ve hediye ettiler bu yöresel kıyafetleri…Hem dağdaki hem şehirdeki davranışları bizi çok onure etti,şaşkına döndük,ağlamaklı olduk, meğerse bu öğrenciler Kastamonu’da okurken, “Siz bizim vekil ailemiz oldunuz artık” diyorlardı,bu “vekil aile sıfatının” O topraklarda derin anlamlar taşıdığını öğrenmiş olduk…Alkışlatarak elleriyle giydirdikleri bu kıyafetlerle dolaştık son güne kadar…
● Üç ülkede de kadınlar sosyal hayatın tam merkezindeler : berber,kasap,manav,
● pazarcı,otelci aklınıza gelen her yerde gece ve gündüz kadın çalışanlar var,gördüğümüz tüm wc’ler ücretli ve işletenler de kadın…Eşimle defalarca bu erkekler neredeler? ne iş yaparlar?diye sorduk durduk…Yani kadın; beyni ile kas gücü ile sadece ekmeğinin peşinde,alın terinin peşinde…Bu kadar çalışma hayatının içinde olmasına rağmen “seksi görünme çabası” içine girip orasını burasını açma ihtiyacı hisseden kadın görmedik,hepsi bakımlı,şık,modern ama yaptığa işe uygun ve iş verimini artıracak giyim tarzı benimsemiş,bu durumun nedenlerini ve ülkemiz ile karşılaştırmasını günlerce konuştuk,yani özetlersek üç ülkede de kadınlar ülkemizden çok daha fazla iş hayatının içinde olmasına rağmen giyim konusunda, enerjilerini ve konsantrasyonlarını sadece yaptıkları işin özüne vermişler ki doğrusunun da bu olduğu düşüncesindeyiz…
● Bu coğrafyada çok ilginç gördüğüm başka bir âdet ise “toy”lar yani düğünler…Ev alan,araba alan,hayal ettiği bir hedefine ulaşan,doğum günü,evlilik yıldönümü olan (özellikle 10 ve katları yıllarda) herkes “toy” ilan edip salon tutuyor yemek hazırlatıyor fakat katılanların ödeyecekleri rakamlar 50-100 dolar gibi herkesin bildiği ve takip ettiği geleneksel hale gelmiş rakamlar…Asgari ücret,devlet memuru (devlet hızmatçısı) maaşı,doktor,öğretmen,
● polis maaşı ülkemizin altında olmasına rağmen her insan ömrü hayatı boyunca 10-20-50 adet toy (düğün) ilan edebilirmiş! Bu toylara herkes toy kıyafeti ile geliyor,bol bol dans ediyor ve kurulan mükellef sofralarda ziyafet yapıyor…
● Bu gezi bizim için 20 yılın sonunda “zirve gezimiz” oldu…20 yıldır eşimle yılda bir defa olmak üzere değişik medeniyetler görmek arzusu ile düşük bütçeler ile detay planlar yapıp ince ince notlar hazırlayıp yaptığımız geziler içinde en kapsamlı ve bizde en çok iz bırakan gezi bu oldu…
● İlgisi olan bir çok arkadaşımızın gezi bütçesi sorusuna cevap olması için ayırdığımız bütçenin ; ülkemiz sahillerindeki 5 yıldızlı fakat beton duvarlardan ibaret bir bina içinde ve önünde bol klorlu, bol ilaçlı havuz suyu bulunan,bina mutfağında lezzetleri birbirine yaklaştırılmış, daha çok fabrikasyonu andıran yemekleri ve yapay sahne gösterilerinden ibaret eğlenceleri için sizden istedikleri ücretin “yarısından bile daha düşük” bütçeler ile farklı coğrafyalarda,farklı kültürlerde deniz,doğa,kültür,tarih,
● mutfak kültürü,yerel insanlar ile tanışma,dostluk kurma,arka sokak kültürünü görmeden ibaret yurtdışı gezilerini tercih ediyoruz…
● Bu notlarım dostlarım ile anılarımı paylaşmak ve aynı coğrafyaya gitmeyi düşünenlere yardımcı olmak amacıyladır…
● Harika bilgiler paylaşmışsınız, teşekkürler, bu bölgelere yapılan turlar oldukça pahalı. Kendimiz organize etsek, her hangi bir sorunla karşılaşırmıyız? Bu konuda öneriniz nedir? Hangi ay gitmemizi önerirsiniz.
● Ben eşimle gidip sorun yaşamadan dönmüş isem Sizde gidebilirsiniz…Her mevsimin güzelliği farklıdır gezgin için…
● Muhteşem bilgilendirme için sağ olun. Nice güzel gezmeler diliyorum.
● Çok teşekkürler
● Ne güzel anlatmışsınız, bir anda gidesim geldi.
● Muharrem bey, gezi notlarınızı büyük bir keyifle ve son derece bilgilenerek okudum. Gönül dünyamıza bu kadar yakın olup o derece de az bilgi sahibi olduğunuz bu kardeş ülke coğrafyası hakkında sayenizde biraz daha bilgilendik.
● Bu coğrâfyayı seyahat isteğimiz biraz daha arttı.
● Bu değerli paylaşımınız için çok teşekkür ederiz.
● Çok güzel özetlemişsin tebrikler
● Çok teşekkürler verdiğiniz bilgiler için
● Görmeyi çok istediğim ve programıma aldığım yerler
● Tesekkürler çok güzel yazmışsınız

Yorum gönder